- Mehmet C. Keles

- 4 dakikada okunur
"Köpek nedir?" diye sormak, yüzyıllardır süregelen varsayımların, evcilleştirmelerin, taksonomilerin, sınıflandırmaların ve eğitim kılavuzlarının içinde boğulma riskini göze almaktır. Bu soruyu sormak, bilim, duygu ve hayatta kalmanın kesiştiği bir alana girmeye cesaret etmektir.
Tanımlarken dikkatli olmalıyız. Tanım sadece bir sınır değil; bir iddia, bir niyet ve çoğu zaman bir kontrol eylemidir.
Yine de, bu soruyla başlamazsak, köpeklerle ilgili sonraki her cümle kum üzerine inşa edilecektir. Buradan başlamalıyız: dikkatli, bilinçli ve basitliğe karşı şüpheci bir şekilde.
Çünkü bir köpek sadece görüldüğü gibi değildir.
1. Bir Evcil Hayvan Değil, Bir Araç Değil, Bir Kavram Değil
Hata burada başlıyor: Köpeği evcil hayvan olarak düşünmek. Bu ifadenin kendisi, köpek-insan ilişkisinin köklerine ihanet ediyor. Ev hayvanı olarak görmek, sahiplenme, terbiye etme ve kontrol etme anlamına gelir — bir canlı, yönetilebilir bir fikre dönüştürülür. Bu terim, köpek için değil, insan için rahatlık sağlar. Vahşi ataları sterilize eder, bilişsel karmaşıklığı basitleştirir ve yüzyıllar süren ortak evrimi siler.
Köpek bir araç da değildir. Ne bir güvenlik sistemi, ne bir avcılık ortağı, ne de bir terapi mekanizmasıdır. Bunlar biçilen rollerdir. Bize köpeğin kendisi hakkında değil, beklentilerimiz hakkında bilgi verir.
Ve hayır, köpek bir sembol değildir. Metafor olarak var olmaz. Köpek sadakat, masumiyet veya saflık değildir. Bunlar, köpeğin gerçekte ne olduğunu doğrudan göremeyeceğimiz için ona yakıştırdığımız özelliklerdir.
2. Zaman Taşıyıcısı
İnsan hikaye anlatan bir yaratıksa, köpek de hikayeleri hatırlayan bir varlıktır. Vücudu zamanı taşır; tarih kitaplarının veya takvimlerin zamanını değil, evrimsel zamanı, genetik zamanı, duygusal zamanı. Köpek yeni değildir. Bir köpekle tanıştığınızda, taze ve kendiliğinden oluşan bir varlıkla karşılaşmazsınız. 30.000 ila 40.000 yıllık hayatta kalma kararlarıyla şekillenmiş bir yaratıkla tanışırsınız.
Kurtlar tek bir hareketle köpek olmadılar. Nesiller boyu süren yakınlık, reddetme, karşılıklı merak ve uyum sağlamış korkuyla köpek oldular. Ve insanlar bu süreçte biraz daha insanlaştılar. Modern köpek, bu uzun sosyal deneyin sonucudur. Her kas seğirmesi, her kuyruk sallaması, her bakış, binlerce yıldır bizimle olmayı öğrenmenin sonucudur. Hizmet etmek için değil. Birlikte olmak için.
Bu bile tek başına köpeğin bir ürün olduğu fikrine meydan okuyor. Aksine, o bir tanıktır; kim olduğumuzun ve şimdi kimmiş gibi davrandığımızın.
3. Sosyal Bir Ayna
Kendinizi tanımadan bir köpeğe bakamazsınız.
Bir köpeği tanımlamaya yönelik her girişim sonunda bir itirafa dönüşür. "Köpeğim endişeli." "Köpeğim sakin." "Köpeğim saldırgan." "Köpeğim aciz." Sahipleri tarafından bu kadar kendinden emin bir şekilde dile getirilen bu ifadeler, genellikle özneden ziyade konuşmacı hakkında daha çok şey ortaya koyar.
Çünkü bir köpek kendisine sunulanlara uyum sağlar. Hemen değil, birden bire değil, ama yavaş yavaş. Ruh hallerini okur, ses tonlarını anlar, sessizlikleri öğrenir. Yarım yamalak söylenen emirlerden ya da farkında olmadığınız tavırlardan koca bir duygu haritası çıkarır.
Köpek evin aynası haline gelir; taklit ettiği için değil, hayatta kaldığı için. Ve hayatta kalabilmek için, evinizi evinizdeki herkesten daha iyi tanıması gerekir.
Dolayısıyla, bir köpeği tarif etmek, her zaman uyum sağlamak zorunda kaldığı ortamı tarif etmek anlamına gelir. Bu anlamda köpek, emirlerimizin bir yansıması değil, duygusal mimarimizin bir yansımasıdır. Bizi açığa çıkarır.
4. Bir Adalet Meselesi
Köpek evinize girer, ama dünyanıza girmez. Tamamen değil. Kısmen yabancı, kısmen yanlış anlaşılmış olarak kalır. Bizim dilimizi konuşamaz ve biz de onun dilini sıklıkla yanlış anlarız. Ortaya çıkan ilişki eşitlik üzerine değil, müzakere üzerine kuruludur; sessiz, sezgisel ve kusurlu.
Yanlış tarafta olanlar şöyle düşünmenize neden olur: "Köpeğimin istediğimi yapmasını nasıl sağlarım?"
Bu da şu soruyu gündeme getirir: Koşulları tek tarafın belirlediği bir ilişkide ortaya çıkan şey nedir?
Modern köpek eğitimi, felsefi bir bütünlüğe sahip olacaksa, şu soruyla başlamalıdır: “Eşit olmayan bir düzeneğe davet ettiğim bu varlığa ne sunmalıyım?”
Rousseau’nun Sosyal Sözleşme fikri burada ikna edici bir çerçeve sunar — kelimenin tam anlamıyla bir anlaşma olarak değil, yol gösterici bir yöntem olarak. İnsan bu yolculuğa katılımı hak etmelidir. Köpek ise dil ile değil, varlığıyla rıza gösterir. Kalma isteğiyle.
Öyleyse adalet, köpeğe “iyi” davranmakla ilgili değildir. Köpeği ihtiyaçları, sınırları ve iç dünyası olan bir varlık olarak görmekle ilgilidir. Köpekleri itaatkar hayaletlere dönüştürme cazibesine direnmekle ilgilidir.
5. Köpek Bir Algoritma Değildir
Piyasa size aksini söyleyecektir.
Ödül bazlı eğitim sistemleri, davranışları takip eden uygulamalar, Skinnerci pekiştirme modellerine dayalı protokoller... Bunların hepsi, köpeğin programlanabilir olduğunu söyler. Giriş ve çıkışlardan oluşan bir yaratık. İstenen sonuçlar ortaya çıkana kadar ayarlanması gereken bir cihaz.
Ama köpekler cihaz değildir.
Onlar yalnızca kalıplara dayanarak cevap vermezler. Bağlamı duygusaldır. Öğrenmeleri sosyaldir. Unuturlar, gerilerler, umarlar, direnirler ve doğaçlama yaparlar. Yas tutarlar, kutlarlar, yaşlanırlar. Tahmin edilemezler ve onları gerçek kılan da tam olarak budur.
Algoritmik düşünmenin tehlikesi sadece yetersiz kalması değil; insanı insanlıktan çıkarmasıdır. İnsanları mekanikleşmeleri için eğitir. Orada olmadan ödüllendirmek ve cezalandırmak için. Sorumluluk almamak için. Düşünmeden hareket etmek için. İlgi göstermeden sadakat beklemek için.
Buna karşılık, bir köpek sistemlerde değil, ilişkilerde gelişir. Rutinlerde değil, ritüellerde. Eğitimde değil, güvende.
6. Köpek Anlam Yaratıcı Bir Varlıktır
Köpekler anlam üreticisidir. Felsefe yaptıkları için değil, varoluşa tepki verdikleri için.
Çoğu arkadaşımızdan daha hassas bir şekilde üzüntümüzü okurlar. Ne zaman rol yaptığımızı bilirler. Enerjimizin eylemlerimizle uyumlu olmadığını fark ederler. İroniyi anlamazlar, ama tutarsızlığı anlarlar. Davranışları, söylediklerimizi değil, demek istediklerimizi yansıtır.
Bu, onların kandırılamayacağı anlamına gelir. En azından, uzun süre kandırılamazlar. Sahte bir gülümseme, aldatıcı bir hareket, bağlılık ifade etmeyen bir tavır... Bunların hepsi kafa karışıklığı yaratır. Kafa karışıklığı ise geri çekilme, endişe veya isyanla sonuçlanır. Köpek itaatsiz olduğu için değil, kurulan ilişki artık gerçek olmadığı için.
Bu durum, köpekleri karakter konusunda mükemmel öğrenciler yapar. “İyi ve kötü” anlamında değil, tutarlılık ve tutarsızlık anlamında. Köpek, “Yaptıkların, olduğun şeyle uyumlu mu?” diye sorar. Cevap hayırsa, seni takip etmez. Etmek istemediği için değil, edemediği için.
7. Köpek Bekleyen Bir Varlıktır
Belki de köpeğin en dokunaklı özelliği beklemeyle olan ilişkisidir.
Köpekler hareket ettiklerinden daha çok beklerler. Bir şeylerin geri dönmesini, bizim bir hamlemizi, hayatın yeniden başladığının bir işaretini beklerler. Ancak köpeğin beklemesi hareketsiz değildir. Bu bekleyiş enerji, olasılık ve umut doludur.
Bu anlamda köpek, bir şey beklemez. O, bizimle birliktedir. Bizim mevcudiyetimizde, onun bekleyişi bir sükûnete bürünür. Bizsiz ise bir hasrete dönüşür.
İşte burada, eğitimin ya da davranışın ötesinde bir şeye tanık oluruz: yoldaşlığa. Bir işlev olarak değil, bir varoluş biçimi olarak. Köpek olmak, birlikte-var olmaktır. Birlikte dayanmaktır. Birlikte umut etmektir. Yerde uzanmaktan başka yapacak hiçbir şey olmadığında bile.
Köpekler bekler; sabırlı oldukları için değil, inandıkları için.
Peki, köpek nedir?
İnsanlarla birlikte evrimleşerek şekillenen bir canlı.
Sosyal bir ayna ve beşeri sistemlerin sağ kalanı, hafızası.
Adalet, sabır ve hakikat anlayışımızı sorgulayan bir hayvan.
Bekleyen, hisseden, anlamlandıran bir varlık.
O halde, “Köpek nedir?” diye sormak yerine şunu sormak daha iyi olabilir:
“Bir köpeği gerçekten görebilmek için ben nasıl biri olmalıyım?”
Mehmet Cihat Keleş / Ekim 2025



